3.8.14

Sahilde Mahir Ünsal Eriş


Erdek’teyim. Denizle arasına çay bahçelerini alan sokak sırasında, denizi-kumu kazanç kapısına çeviren, çoğu yerli kalanı ise tatilcilere kıyasla yerli sayılabilecek kadar yakın yerli insanların işlettiği dükkanların arasında yer alan kitapçıya girip bir Mahir Ünsal Eriş kitabı satın alıyorum. Ee Erdek’teyim nihayetinde. Okuyanlar bilir, yazarın kitapları Bandırma’nın, Çanakkale’nin, Erdek’in kokusunu ihtiva eder ve Ankara, İstanbul kıyaslarına yer verir bolca. İstanbul’da yaşayan bir Ankaralı olarak muhtemelen sonunda Ankara insanın, İstanbul şehrinin kazanacağı bu kıyaslara, heyecanla kulak kabartmak sanki doğduğum şehre bir gidip gelmişim, çocukluğumu bilen dostlarımla yüzde yüz temkinde buluşup “Sen hiç gelmiyorsun artık ama”lı sitemlerini giden insanın gülümsemesiyle karşılamışım hissi verir. Gitmek her zaman ve en kötü ihtimalle bir parça güzeldir çünkü.

Sahilde bir heves alıyorum elime kitabı, kelimelerine aşina olduğum bir yazarın henüz okunmamış kitabına başlamanın beklentisi ve güveniyle. Yanıltmıyor beni yazar daha ilk öykülerde olmazsa olmaz benzetmeleriyle ve neresinden baksan kendine has o güzel diliyle bir biri ardına akıyor sayfalar. Benim öyküm olsa  başka bir ad koymayı yeğleyeceğim “biten bir aşkın ardından” adlı öyküye geldiğinde ise sıra, tebessümlerim küçük ama kontrolsüz kahkahalara dönüşüyor.  Öykü boyunca yazarın iç sesi eşlik ediyor okura. Sevgilisinin güzelliğiyle kendini yarıştıran, sorulan soruya yarı-küçümser bir tavırla hafifçe gülümseyerek cevap veren garsona duyanın sevecenlikle karşılayacağı masum bir öfkeyle söylenen, aidiyetini sorgulayan, değişime hayretle başlayıp yaşlanmanın geriden gelen nesille kendi farkettirdiği çıkarımına varan, kapısında sabahladığı gençlik aşkının şimdi evli olduğu tahmininden hareketle kar zarar hesabına girişen ve bir banka bahtsızlığının simgesi olma önemini atfeden, baştan sona içtenlikle okura kendini açan bir iç ses bu.

Hepi topu on bir sayfa bir öykü ama öyle gerçek ki tüm o kelimeler, ikinci kez bu defa yüksek sesle ve eşzamanlı kahkahalar eşliğinde çocukluğumdan beri tanıdığım dostuma öyküyü yeniden okumak ve Engin Çay Bahçesi’nde,  Zeytin Adası’nı görüş açıma alıp dut şurubu içmek düşüyor benim de okur olarak payıma.



© But First Let Me Read
Maira Gall